11 Ağustos 2016 Perşembe

bazen

bazen için şişer ya işte öyle bu aralar. 
hatta büyüklerin bir sözü vardır çok severim "içime öküz oturdu" derler ya işte öyle bu aralar...

sanki bir sürahiyim ben, tepemden doldurmaya başlamışlardı. sonra bir ara insafa gelip bir bardak alıp üstten boşalttılar dinlendirdiler beni. ama şimdi yeniden bu sefer daha büyük bir tazyikle dolduruyorlar hızlı hızlı. ve koydukça şaşırıyorlar eminim... aaa bunu da aldı. aaa bak yine taşmadı ne ilginç... 

sanki bir valizim ben, kısa sürecek ama havanın belirsiz olduğu bir tatile gitmeden önce hazırlanan. dışımda sert bir kapak var darbelere dayanıklı gibi görünen. sanki bir daha hiç dönmeyecekmişcesine alıyor yanına eşyalarını sahibim, doldurdukça dolduruyor gömlekler, ceketler, pantalonlar, tshirtler. tam kapatacak fermuarı. bu da lazım olur belki diyor koskoca bir paltoyu tepmeye çalışıyor içime içime. kapanmayacak gibi kabarıyor göğsüm. bu sefer oturuyor üstüme, eğiliyor kenardan fermuarı çekmeye başlıyor. iki farklı taraftan sıkıştıra sıkıştıra kapatıyor. kendisi bile şaşırıyor. vayy be hepsini aldı, patlamadı mübarek... 

sanki bir yağmur mazgalıyım ben, kırk yıllık kuraklıktan çıkmışçasına bastırıyor nimet. gürül gürül akıyor yollardan sular... hepsini yutuyorum, damla damla değil oluk oluk akıyor boğazımdan. insanlar kaçışıyor etrafımdan, şemsiyeli pardesölü kadınlar, ceketini başına siper eden adamlar geçiyor yanımdan. öylesine çok yağıyor ki azıcık taşar gibi oluyorum pes ediyorum sanki, yok yapamayacağım daha fazla diyorum ama son bir derin nefesle çekiyorum yine içime tüm birikeni. taşacakkk diye bağırıyor ordan bir çocuk, az öncesi sakin çiselemede gemisini yüzdürüyordu oluğumda ama şimdi korkuyla izliyor beni. şaşırıyor baktıkça. ne büyük bir kanala karıştı kim bilir bu yağmurlar da taşmadı bu mazgal diye düşünüyor annesi onu ev doğru çekiştirirken...

sanki ben ben değilim, dünyasını sırtında taşıyan ama hiç offf demeyen bir kaplumbağayım gibi geliyor bazen. 

dışımda sepsert bir kabuk sanki hiç kırılmayacak. 
arkamda sanki bir dağ hiç yıkılmayacak.
içimde bir koca volkan kaynadıkça kaynayan sanki hiç patlamayacak.


ama aslında herkes gibi biraz insanım, hatta aslında oldukça fazla bir hayvanım. içgüdüleriyle davranan, biraz kırılgan, biraz naif, biraz ağlamaklı, biraz yorgun, biraz bitkin ve uykusuz, çokça düşünceli, çokça sevecen, çokça duygusal, çokça birilerine av olmak zorunda olan, ama en çok da kendine yenilen... 
galakside bir minik kum tanesiyim, derdim benden de küçük belki. 

ama işte bazen için şişer ya... işte öyle bu aralar...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder