Yirmi dokuzumu otuzum bağlayan seneydi ve sakin başlamıştı…
Kar yoktu ama kış soğuğu bastırmıştı. Ankara ayazı
dediklerinden olsa gerek gri bir bulutta yaşıyor gibiydik. Önceki ayın başında
keyifsiz şeyler yaşadık diye yılbaşı ağacımızı kuramamıştık bu yıl. Zaten 97 cm olmuş koca
göbeğimle hayat yeterince zorluyordu. Kendine iş çıkarma toplayabilir misin bu
bir muamma dedim kendime.
Yirmi dokuzumu otuzuma bağlayan seneydi ve evcilik
oynuyordum…
Çalışmıyordum ama işim vardı neyse ki… İşe gitmesen bile
maaşımın yatıyor olması farklı bir tecrübeydi. Ama hak ve etik kavramı
gereksizce fazla gelişmiş bir kadın için oturarak para kazanıyor olmak gebeyken
bile büyük çileydi… Evde bile yıpratıyordum kendimi. Kimileri için gereksiz
olsa da, ardımda doğru izi bırakasım vardı her zamanki gibi.
Yirmi dokuzumu otuzuma bağlayan seneydi ve iyi ki dostlarım
vardı…
Henüz hayal etmediğim hayallerimi keşfedecek kadar iyi
tanıyorlardı beni. Yalvararak istediğim kar yağışı tam saatinde bastırmıştı.
Bebeklerimizi karşılamak için toplandık, bereket narımı yerdeki bir karış kar
üzerinde fırlatıp patlattım. Beyaz zemini kırmızıya boyadık birden bire. Daha doğmadan
bir izi vardı bebeklerimin. İyi niyetlerimizi, dileklerimizi, rüyalarımızı bir ormana
bağışladık birlikte. Kocaman bir hediye ağacına çevirdi teyzeler dünyamızı.
Yirmi dokuzumu otuzuma bağlayan seneydi ve şoka girmiştim…
Her şeyi planlamanın imkansız olduğunu öğrenmek zorundaydım
artık. Birkaç dakika içerisinde dünyam cehenneme dönmüştü ve hiçbir etki
gösteremeyeceğim kadar elim kolum bağlıydı. Apar topar doğuma girdim, öncesi mi
sonrası mı daha zordu bir türlü karar veremiyordum. Karnımdan alıp bir kavanoza
koydular evlatlarımı. Camlar ardından izlettiler bana, günde birkaç dakika
dokunabildim. Koklamaktan korktum, her an içime ağladım. Bir poşete bırakıp
dolaba koydum ilk besinlerini. Mememden önce kablolar girdi ağızlarına. Günlerce gözlerini açıp bana baksınlar diye
dua ettim. Yanlarına yaklaşınca kalp atışları hızlanıyor, sanırım beni tanıyorlar
diye sevindim.
Yirmi dokuzumu otuzuma bağlayan seneydi ve artık anneydim…
İki kişilik evimizde altı yedi kişi yaşıyor ama yinede
yetişemiyorduk iki bebeğin bakımına. Beş kişi banyo yaptırıyor ama sonucundan
memnun kalmıyorduk. Olmadı yine yapamadık diyorduk. Günlerce süren hastane kontrollerinin
ardından kimi zaman seviniyor, kimi zaman gelecekten korkuyorduk. Masraflar artıyor,
gelirler bir türlü artmıyordu. Anne baba olmanın sorumluluğu bizi yıpratıyor,
yaşanan onca acıyı içimize attığımız günlerin gözyaşlarını yeni yeni dışarı
akıtıyorduk. Uykusuzluk, yorgunluk, hayatımızdaki yenilikler derken paylaşmanın
gücünü yeniden keşfettik. Birlikte güçlüydük… Elini sıkıca tutup, kalbimle
gözünün bebeğine baktığımda dünyam aydınlanıyordu yeniden. Her şeyi başarırdık
emindik.
Yirmi dokuzumu otuzuma bağlayan seneydi ve uzun bir tatile
çıktım…
Adı tatil olsa da hayatımın en yorucu aylarını yaşadım. İki küçük
bebek, bir koca köpek, iki deneyimli bir deneyimsiz anne, kırk derece sıcakta,
natamam bir evde yaşamaya çalıştık. Hava sıcak, su soğuktu. Pırıl pırıl bir
güneş vardı ve denize girince yalnız kalabiliyordum sadece. Kasaba hayatının
sakinliğini, komşuculuğun keyfini, medeniyete mesafeli oluşun zorluğunu
öğrendiğim günlerdi ama güneş büyütürdü bebekleri. Anneliğe ısınmak, yeniden
kendine gelmek, güneş ve su ile buluşmak için harika zamanlardı. Biraz akıllı
biraz deliydim. Sinirlenince ağzımdan çıkan laflara kendim şaşırıyor, içimden
şeytan çıktı zannediyordum. Loğusalığı hafife aldığıma kızdım.
Yirmi dokuzumu otuzuma bağlayan seneydi ve yaşadığım
coğrafya kapkaranlıktı.
Bir oy verdim verdiğim oyun peşine düşmek zorunda kaldım. Benim gibi
düşünen milyonları da benim gibi düşünmeyen milyonları da tanıdım ama hepsini
çok sevdim. Biraz umutlandım. Ama sonra sonsuz bir umutsuzluğa geri döndüm
yine. Ömrümün kendimi bildiğim on beş senesini kuşku ve gelecek korkusuyla
geçirmiştim önümde en az dört yıl daha vardı şimdi. Din uğruna topluca insan öldürmeyi
sevap sanan insanları izledim kabus görür gibi ve onlara silah taşıyan kanlı
devlet elinin deşifre oluşunu, sonraysa suçlunun değil yazanın yargılandığı
günleri yaşayacaktım birkaç ay içerisinde. İki evladım vardı onların ve kendi
vücut bütünlüğümün devamlılığından kuşkuluydum ama atamı ziyaret etmekten
korkmadım.
Yirmi dokuzumu otuzuma bağlayan seneydi ve sanki ilk kez işe
gidiyordum.
Dokuz ay çalışmadım diye beynim durdu zannediyordum. Uzun zaman
kullanılmayan organlar körelir savı gerçekmiş öğrendim. Zaten çarpma yapmayı
bilmeyen beynim toplamayı da unutmuş, hızlı düşünemez, çabuk karar veremez
olmuştu. İş hayatının bürokratik durumlarına sanki ilk kez yaşıyormuşcasına
şaşırıyor, kendimi ve insanları bunaltmaya devam ediyordum. Biran önce enerjimi
yönlendirecek bir şey bulamazsam çıldıracak gibiydim ve en iyi bildiğim, en çok
keyif aldığım şeyi yapmaya “yazmaya” yeniden başladım. Doldurduğum defterlerin
yerini alamayacak olmasına rağmen daha çok okunabilecek bir platforma içimi
dökmek bana çok iyi gelmişti. Kendime benzeyen, benimle birlikte düşünen
insanlarla tanışmak, fikirlerimi paylaşmak güzeldi.
Biz, benden daha
büyüktü. İnsanların hayatına dokunmayı seviyordum…
Yirmi dokuzumu otuzuma bağlayan seneydi ve çok yorgundum.
Gündüz ayrı gece ayrı yoruluyor, uyumuyordum. Amerikan filmlerinde
birbirini parçalayan zombiler kadar beyazdı yüzüm ama iki bebeğimin toplam 6
dişi çıkmıştı neyse ki. Gündüz dünyayı gece evimi kurtarıyor ama on ay
öncesinde yaşadıklarımı hatırlayıp bu da geçer diyordum. Bu da
geçer…
Yirmi dokuzumu otuzuma bağlayan seneydi ve henüz bitmemişti.
Geçen yıldan içimde kalan ağacımı süsleyecek enerjiye
sahibim şimdi.
Tüm zorluklara katlanacak gücüm var.
Günlerce uyumayacak kadar
enerjiğim.
İstediğim işi aldım, başaracağıma kuşkum yok.
Çok dostum var, çok
kardeşim var, muhteşem bir ailem var.
İki sağlıklı evladım, dört pırıl pırıl
bakan gözleri var.
Ne kadar ömrüm var bilmiyorum ama bu senenin yaşanacak daha
yirmi beş günü var…
Yirmi dokuzumu otuzuma bağlayan seneydi ve hala yaşıyordum…
Asla unutamayacağım kadar yenilemeye, öğretmeye, eğitmeye
devam ediyordu beni…
Nasıl içime işledi yazdiklariniz bilemezsiniz😦 her yeni yaşınız hUzur getirsin aklınızdan geçenler hayatinizdangecsin 😊
YanıtlaSilçok çok teşekkürler sevgiler:)
Sil